Burası Diyarbakır;
Buraya ilk defa 1984 yılında geldim. Üniversitenin ikinci basamak sınavı için. O zaman üniversite sınavları iki basamak olurdu.
Akranlarımız üniversite sınavları için hep büyük şehirleri secmislerdi, bahaneyle bir memleket görmek için. Yani İstanbul, Ankara, İzmir gibi, biz farklı olalım dedik, çocukluk arkadaşım Kadir ile, Nedeni o büyük şehirler ülkenin kaderi nasıl olsa gidip göreceğiz. Farklı bir yere gidelim çünkü oralarda bizim memleket dedik ve geldik.
İyiki gelmişiz,, değişik bir memleket gördüm. Halen aklımda sınava Ziya Gökalp lisesinde girmiştim. Sınavdan sonra Diyarbakır’ı güzelce gezdik. Ani kalsın diyerek bir 36 lik poz taktigimiz fotoğraf makinesi vardı.onunla fotoğraf cektik. İleride bakıp anıları tazeleyecektik. Köyümüze döndük fakat fotoğrafları tab ettirmek için para lazım, oda bizde yok. Köyde para ne gezer, hele hiç para kazanmamış hep öğrenci olmuş bizde.
Aradan epey bir zaman geçti, kadire sordum pozları ne yaptın diye, dediki filmdeki fotoğrafları görebilirim diye güneşte çıkarıp baktım ama göremedim. zaten o filimler güneşi görünce bozulur ve bir daha işe yaramaz dedik ve öyle oldu. Diyarbakır’la ilgili anılar silindi diye üzüldük ama elden gelir. Giden gitmişti. Nasip oldu iki yıl sonra Diyarbakır’a tekrar çalışmaya geldim. Çüngüş Karakaya barajına, askere gidene kadar burada çalıştım. Hafta sonları Diyarbakır a gezmeye gelirdik. Fotoğraf çekilmedik neden bilmem ama muhtemelen fotoğraf makinemiz olmadığı için.
Yıllar sonra yine geldik ( ilk gelişimden tam otuz beş yıl sonra; Cahit Sıtkı Tarancı dediği gibi, yaş otuzbeş yolun yarısı, alttaki heykel adına yapılan müzede kendine ait)ama her şey değişmiş hemde çok. Diyarbakır adeta Avrupa şehiri olmuş ve çok yeri geçmiş. Anılar için bol bol fotoğraf çektirdik. Ancak değişime ayak uydurmuş olarak, fotoğraf Makinesiyle değil, en son madel yüksek megapiselli telefonlarla. O fotoğraflarda arkadaşım Kadir yoktu. O şimdi bir okulda müdür. Belki bir daha beraber gelirmiyiz bilmem ama ben anılarımı tekrar yaşadım. Birde ne oldu bilirmisiniz. Büyükşehirler nasıl olsa gideriz ülkenin kaderi demiştim. Başta benim kaderim oldu. Otuz iki yıldır İstanbul’dayım. İstanbul’u vatan edindim.
Sonuç olarak Diyarbakır a gelemenizi tavsiye ederim. Çevrenizede tavsiye ederin. Burayı gormediyseniz şayet çok şey kaybetmişsiniz demektir.
Bu arada çocukluk arkadaşım Kadir’e selam ederim. Sabırla okuyanlara da.